Ad

Besler Şifa Atölyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Besler Şifa Atölyesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Eylül Dünya Turizm Günü'nü Ekoköy Evinde Dünya Turizm Gününü kutluyoruz.

Dünya Turizm Örgütü (WTO)’nün önerisi üzerine, Turizm bilincinin geliştirilmesi ve bu alanda yaşanan gelişmelerin diğer ülkelere de aktarılarak deneyimlerin paylaşılması amacıyla, Birleşmiş Milletlerin 1980 yılında aldığı kararla, her yılın 27 Eylül günü, “Dünya Turizm Günü” olarak kutlanmaktadır.

Dünya ekonomisinde çok önemli bir yer tutan ve 50 den fazla sektörle etkileşim içinde bulunan turizm sektörü, yarattığı iş kolları ve istihdam olanakları ile sürekli gelişim gösteren bir endüstridir. Turizmin giderek çeşitlenmesi, tüm yıla yayılması ve insanların gezi alışkanlıklarının değişmesi her yıl daha fazla insanın seyahat etmesine ve dolayısıyla sosyal ve kültürel etkileşimin artmasına olanak sağlayarak dünya barışına da katkıda bulunmaktadır.

Sürdürülebilir turizm prensibinden hareketle, gelecek kuşaklara sürdürülebilir bir çevre ve temiz bir gelecek bırakma vizyonu ile günümüzde ekolojik ve biyolojik çeşitlilik dengesini bozmadan günün ihtiyaçlarını karşılamak, turizm pazarlaması açısından önem arz etmektedir. Gelecek kuşakların turizmin gelişmesinden payını alabilmesi amacıyla, istikrarlı ve rekabet edebilir nitelikte istihdam gücü yaratarak, yenilenebilir kaynakları değerlendirerek, nitelikli kalkınmaya da katkı sağlayan bilinçli tüketim ve eğitimi göz önünde bulunduran sürdürülebilir turizm politikalarımızın tüm sektörel paydaşlarımız ile birlikte bütüncül bir yaklaşımla turizm faaliyetlerimizi planlamamız gerektiğine inanıyoruz.

Güdül'ün doğal güzellikleri, kültürel zenginlikleri ve turizm potansiyeli, gelişmişliğin, refahın ve uzlaşma kültürünün en önemli bileşenlerinden olan turizmin büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Bu sebeple, Güdül'ün turizm alanında bireysel, toplumsal ve küresel düzeyde daha fazla zenginlik ve barışa vesile olmasını dileriz.

Güdül, şifa yolu projesiyle tanınan köyler arasında öne çıkan bir destinasyondur. Şifalı bitkileri, ekolojik ürünleri, etnobotanik özellikleri ve tarihi mekanlarıyla büyüleyici bir deneyim sunmaktadır. Aynı zamanda, sakin şehir uygulamasıyla da ön plana çıkan Güdül, doğanın korunması, yerel kültürün devam ettirilmesi ve yerel kalkınmanın sağlanması amacıyla önemli adımlar atmaktadır.

Güdül'ün turizm potansiyelini tam anlamıyla değerlendirebilmesi için ilgili kurumlar ve yerel yönetimler, turizmin sürdürülebilirliğini sağlamak adına politikalar üretmelidir. Yerel ekonominin gelişmesi ve kalkınmanın yerelden başlaması için Güdül ve çevresindeki köyler arasında mali ortaklıklar kurulmalı, fonlar oluşturulmalı ve yönetimde işbirlikleri sağlanmalıdır.

27 Eylül Dünya Turizm Günü'nde, Güdül'ün turizm potansiyelinin daha da artması, yerli ve yabancı turistlerin bölgeyi keşfetmeleri ve zengin kültürel mirasa tanıklık etmeleri temennisiyle kutlama yapmaktayız. Güdül'ün doğal güzelliklerini ve kültürel zenginliklerini tüm dünyaya sunmak için çalışmalar yapılmalı, turizmin Güdül'e getireceği ekonomik ve sosyal katkılar en iyi şekilde değerlendirilmelidir. Daha çok zenginlik ve barışın sağlandığı bir turizm sektörüyle, Güdül hem yerel halkına refah getirecek hem de küresel düzeyde anlayış ve uzlaşma kültürünü yayacaktır. 27 Eylül Dünya Turizm Günü kutlu olsun!

Ekoturizm ve Doğal Yaşam Eğitimi bu anlamda bu günü daha da anlamlı kılıyor. Proje kapsamında yaklaşık 2 yıllık emeklerimiz nihayet buluyor.



Karaçalı’ya Hünnap Aşılaması Yapıldı.

Karaçalı (Paliurus spina-christi), Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde yetişen, çalı formunda bir bitkidir. Halk arasında "çaltı, karadiken, çeşmezen, avanaktamisi, sincan dikeni, isadikeni" gibi isimlerle de bilinir. Karaçalı, idrar söktürücü, taş düşürücü, yara ve çıban iyileştirici, süt verimi arttırıcı, arıcılıkta önemli ve dere yataklarının ıslahında kullanılan bir bitkidir. Karaçalı, ayrıca dere yataklarının ıslahında kullanılır. Kökleri dere yataklarını stabilize ederek erozyonu önler.

Karaçalının cins adı olan "Paliurus", Latince "idrar söktürücü" anlamına gelir. Bu nedenle karaçalı, eski çağlardan beri idrar artıcı ve taş düşürücü olarak kullanılmaktadır. Taze yapraklarıyla yapılan lapa, yara ve çıbanları iyileştirici özellik gösterir. Karaçalı, mera alanlarında keçilerin en fazla istifade ettiği bitkidir. Bitkinin Nisan döneminde taze sürgünlerini, haziran döneminde çiçeklerini, temmuz döneminde ise tohum taslağını yemesi süt verimi artışına yüzde yüz etki etmektedir. Karaçalı, arıcılık sektöründe de önemli bir bitkidir. Bal skalasında 4-4 olarak değerlendirilmekte, yani yüzde yüz ballı bitkiler sınıfındadır.

Karaçalı, ülkemizde doğal olarak yetişen ve kültür olarak da yetiştirilen hünnap (Zizyphus jujuba) ile akrabadır. Lif içeriği yüksek olan hünnap sindirimi düzenler, kabızlığa karşı iyi gelir. Lifli beslenmek kolorektal kanser riskini de düşürür. Lifli beslenme ile kalp hastalıkları riskini artıran kolesterole karşı da koruma sağlar. Yapılan araştırmalar sonucunda diyabet, sarılık, yara ve ülser tedavisinde kullanılması önerilir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi kapsamında Karaçalı (Paliurus spina-christi)'ya Hünnap (Zizyphus jujuba) aşılaması yapıldı. Deneme amaçlı 5 öbekte yapılan aşılamanın sonuçları bekleniyor. Aşılama konusunda Ankara'nın en iyi aşıcısı ile çalışma yapılmıştır.

Aşılamanın başarılı olması halinde, karaçalının verimi ve kalitesi artacak, ayrıca hünnap ile karaçalının faydalı özellikleri bir araya gelerek daha etkili bir bitki elde edilecektir. Aşılama çalışmaları ile hünnapın verimi ve kalitesinin artırılması ve daha etkili bir bitki elde edilmesi hedeflenmektedir.

 #ŞifaYolu #Güdül #Ankara #SGPTurkiye #BeslerŞifa

#BeslerŞifaAtölyesi

#YeşilOrmanOkulu

#ŞifaYolcuları

#aromaterapi #fitoterapi

#ekoturizm





Organik tarıma rağbet ve destek artıyor.

Avrupa Komisyonu, AB'deki organik tarım sektörünün son 10 yıldaki performansını AB'de Organik Tarım raporu aracılığıyla paylaşmıştır. Bu rapor, sektörün sürdürülebilirliği, üretim, satışlar, ticaret ve kamu destekleri gibi birçok alana ilişkin veriler sunmakta olup, aynı zamanda AB'nin organik sektöründe araştırma ve yeniliği teşvik eden girişimlerini tanıtmakta ve Yeşil Mutabakat hedeflerine ulaşmak için bir yol haritası çizmektedir.

Rapora göre, AB tarım arazilerinde organik tarımın payı 2012-2020 yılları arasında %50'nin üzerinde bir artış göstermiştir. Organik ürünlerin satışı ise 2015-2020 yılları arasında iki katına çıkmıştır.

Fransa, İspanya, İtalya ve Almanya, Avrupa'da organik tarımın en büyük temsilcileri konumundadır. Organik tarım yapılan alanlar genellikle kalıcı otlaklar (%42), yemler (%17), tahıllar (%16) ve meyve, zeytin ve üzüm gibi ürünler (%11) şeklinde dağılmıştır.

Organik çiftliklerin verimlilik düzeyi daha düşük olsa da AB'nin Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy-CAP) çerçevesinde sağlanan desteklerin etkisiyle işçi başına düşen gelir, organik olmayan çiftliklerle benzer seviyelerde hatta bazen daha yüksek olabilmektedir. 2020 yılında organik tarım yapılan AB arazilerinin %61,6'sı, hektar başına ortalama 144 euro değerinde CAP desteği almıştır. 2023'ten itibaren yürürlüğe giren yeni CAP kapsamında organik tarım için destek payı daha da artırılmıştır. 

Bu rapor, AB'deki organik tarım sektörünün son 10 yıldaki büyümesini ve gelişimini göstererek, organik tarımın Avrupa'daki önemini vurgulamaktadır. Artan talep ve kamu destekleriyle birlikte organik tarımın payı artmış, satışlar büyük bir ivme kazanmış ve çiftlik sahiplerinin gelirleri artmıştır. Bununla birlikte, organik tarımın sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için önemli bir rol oynadığı da belirtilmektedir. AB'nin yeni Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy-CAP) ile organik tarıma daha fazla destek sağlaması, sektörün geleceği için olumlu bir adımdır. Bu rapor, organik tarımın potansiyelini ortaya koyarak, AB'nin sürdürülebilir tarım alanında lider bir rol oynamaya devam edeceğini göstermektedir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesini yürüten Besler Şifa Atölyesi ekoturizm odaklı yerel gıda ağlarını destekliyor.
Besler Şifa Atölyesi'ni (www.instagram.com/beslersifaatolyesi) takip etmeye devam edin.



Yörenizden Yabancılar Arazi Alıyorsa Bu Yazıyı Muhakkak Okumalısınız.

 Arazi Gaspı (Arazi Satın Alımı / Kiralanması); kullanıcıların özgür, ön ve bilgilendirilmiş onayından (rızasından) yoksun olan, sosyo çevresel etki değerlendirmelerini içermeyen ve yozlaşmış bir biçimde gerçekleştirilen, düzgün demokratik katılımın olmadığı anlaşmalardır. Genelde yöreden olmayanların yerelle ilişki kurmadan bir şekilde arazi satın almaları ve kiralamaları bu kapsamda değerlendirilir.

Kendilerince “boş, atıl veya kullanılmayan alan” olarak nitelendirilen birinci sınıf arazilerin kapatma veya kiralama amaçlı anlaşmalar genellikle şeffaflıktan uzak olup yerli üreticilerin anlaşmalarla ilgili bilgi almaları oldukça zordur. Yerli üreticiler arazi haklarını kullanabilecek güce sahip değillerdir.
Yapılabilecekler;
1. Herkesin arazi satışı etiğine uygun davranılması,
2. Emlakçıların hak ve hukuka riayet etmesi,
3. Yerel sebze meyve pazarlarının ve gıda ağlarının korunması ve geliştirilmesi,
4. Doğal şehir, Sakin şehir, ekoköy gibi uygulamaların yaygınlaştırılması gerekir.

Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesini yürüten Besler Şifa Atölyesi ekoturizm odaklı yerel gıda ağlarını destekliyor.
Besler Şifa Atölyesi'ni (www.instagram.com/beslersifaatolyesi) takip etmeye devam edin.



Ay takvimi ile tarım ve bahçıvanlık (Bölüm 2)

İnsanlar, yaşamlarını yüzyıllardır Ay'ın döngülerine göre düzenlemişlerdir. Bu doğal takvim bilgisine, rahmetli dedem ve anneannem gibi geçmiş nesillerimiz de aşinaydı ve günlük hayatta kullanırdı. Bu anlamda, bitkiler için kullanılan "Ay Takvimi"nden haberdar mısınız? Daha önce ay takvimini kullanan medeniyetlerden bahsetmiştik.

Günümüzde doğaya olan dönüş ve doğayla bağlantı kurma çabaları giderek artmaktadır. Kendi besinimizi üretme fikri bizi heyecanlandırırken, balkonlarımızı küçük domatesler ve kolay yetişen yenebilir otlarla süslememize olanak sağlıyor. Ancak bitkilerimizden en iyi verimi alabilmek için neler yapıyoruz?

Sulama, gübreleme ve diğer temel ihtiyaçların yanı sıra, geçmişten günümüze gelen sistemler de mevcuttur. İnsanlık, çok uzun zaman önce günlük yaşantısını doğanın işaretlerine göre ayarlayan bir toplumdu. Ancak bu gelenekler unutulmaya yüz tutmuştu. Şimdi ise, bu eski gelenekleri canlandırma çabaları artmaktadır. Ay takvimine göre bahçıvanlık da bu geleneklerden biridir.

Ay takvimine göre bahçıvanlık (Biyodinamik tarım), tarla ve bahçelerde yetiştirilen bitkilerin Ay'ın döngüsünü takip ederek gözlenmesiyle oluşturulan bir sistemdir. Bu sistem, bitkilerin en verimli gelişim için ihtiyaç duydukları işlemlerin zamanını belirlememizi sağlar. Ayın evrelerine göre bahçıvanlık yaparak, bitkilerinizi en doğru zamanda ekimden hasada kadar yönetebilirsiniz. Bu, deneyerek geliştirebileceğimiz ve uygulayabileceğimiz bir miras niteliğindedir.

Ay takvimine göre bahçıvanlık, Ay'ın dünya üzerindeki etkilerinden faydalanarak verimliliği artıran ve ekim sürecinde karşılaşılan olumsuzlukları en aza indiren bir takip ve uygulama sistemidir. Bu şekilde, zararlı böceklerden uzak, verimli bir hasat dönemi elde etmek mümkündür. Siz de bu yöntemi deneyerek kendi bahçenizde uygulayabilirsiniz. Bu sayede, bitkilerinizin sağlıklı büyümesini ve verimli bir şekilde yetişmesini sağlayabilirsiniz. 

Ay takvimi, her ayın gün gün izlenecek şekilde, hangi tip bitkilere hangi tip işlemlerin uygun olduğunu gösterir. Bu takvim, bitkilerin büyüme evrelerini ve Ay'ın çekim kuvvetinin etkilerini dikkate alarak bize yol gösterir.

Ayın çekim kuvveti, bitki özlerini etkileyerek büyümeyi teşvik eder ve yapraklanmanın hızını artırır. Bu nedenle, ağaçlar, çimler, yenebilir otlar, laleler ve iç mekan bitkileri, bu etkiden dolayı yükselen Ay evresinde daha hızlı büyürler. Yükselen Ay evresinde tohum ekmek, sulu meyve için aşılama yapmak, çiçekli ve yapraklı sebzelerin bakımı gibi işlemler uygun olacaktır.

Öte yandan, küçülen Ay evresinde bitki özleri toprağa doğru hareket eder. Bu evrede toprakla ilgili işler yapmak daha uygun hale gelir. Toprak temizliği, çapalama, ekolojik gübreleme gibi faaliyetler, bu evrede daha verimli ve kalıcı sonuçlar verir. Kök sebzelerin hasat edilmesi, yumru ve soğanların topraktan çıkarılması, fideleri şaşırtma gibi işlemler de bu evreye uygun olanlardır. Ayrıca, bitkilerin budanması ve fidanların şaşırtılması da küçülen Ay evresinde gerçekleştirilmesi gereken işlemler arasındadır.

Ay takvimi, bitkilerin doğal döngüsünü ve Ay'ın etkisini göz önünde bulundurarak, bahçe işlerinin zamanlamasında rehberlik eder. Bu şekilde, bitkilerin sağlıklı büyümesini teşvik edebilir, verimli bir şekilde yetişmelerini sağlayabiliriz. Ay takvimine uygun olarak bahçe işlerini planlamak, bitkilerimizin sağlığını ve gelişimini en üst düzeye çıkarmamıza yardımcı olur.

Ay takvimi için kadim bilgi

Anadolu'da, Ay ile ilgili bazı eski tabirler ve atasözleri bulunmaktadır. Bu tabirler, Ay'ın evrelerinin ve etkilerinin çeşitli konulara olan etkisini anlatır. Örneğin, "Ayın yenisinde yapılan işten hayır gelmez" derler. Yeni Ay döneminde yapılan işlerin bereket getirmeyeceği düşünülür. Benzer şekilde, "Dolunayı bekle, bereketini gör" sözü, dolunayın bereketli zamanlarına işaret eder. "Ayın yenisinde olur börtü böcek, eskisinde olur börek çörek" ise, yeni Ay döneminde böceklerin ve zararlıların arttığına, eski Ay döneminde ise yiyeceklerin daha iyi tutacağına inanılır. "Kesme odunu ay büyürken, kırk koyunu küçülürken" atasözü ise, odun kesmek için Ay'ın büyüdüğü zamanları tercih etmek gerektiğini ifade eder.

Ben de annemden tarhana, pekmez, salça gibi geleneksel bilgileri öğrendim. Ancak bizler, şehirde büyüyen ve eğitimli insanlar olarak, toprağın anasıyla Ay ve Güneş arasındaki dansın insanı besleme kadim bilgisini büyüklerimizden uygulamalı olarak alamadık ve unuttuk. Maalesef bu bilgiler günümüzde pek yaşatılamıyor.

Genel olarak, Ay büyürken, yeni Ay'dan dolunaya kadar olan süreçte bitkilerin büyüme ve genişleme sürecinde olduğu, suyu depoladığı düşünülür. Bu dönemler, kurutma, biçme, budama gibi işlemler için uygun zamanlardır. Ancak Ay'ın ışığının giderek azaldığı veya hiç görünmediği zamanlar, bitkileri yok etme işlemleri için daha uygundur.

Ay, 28-30 gün içinde 12 burcun tamamını dolaşırken, hangi burçlarda hangi işlemlerin daha uygun olduğu da bilinir. Bu bilgiler, Ay takviminin temelini oluşturur ve eski çağlardan bu yana çiftçilik deneyimleriyle belirlenmiştir. Ayrıca, ücretsiz olarak kullanabileceğiniz Ay takvimi uygulamaları da mevcuttur.

Ay takvimi, Ay'ın evrelerini ve burçlarını dikkate alarak bitki yetiştirme ve bahçe işlerini zamanlamada rehberlik eder. Bu takvimi kullanarak, bitkilerin büyüme süreçlerini en iyi şekilde destekleyebilir ve doğal döngüye uygun bir şekilde tarım yapabilirsiniz.




Vegan, Vejetaryen ve Bitki Bazlı Beslenme Arasındaki Farklar

Vegan, vejetaryen ve bitki bazlı beslenme kavramları, hayvansal gıdaların tüketiminin sınırlı veya tamamen dışlanmasıyla karakterize edilen beslenme şekilleridir.

Vegan beslenme, hiçbir hayvansal ürün tüketmeyi içerir. Bu, et, süt ürünleri, yumurta ve balık gibi hayvansal kaynaklı her türlü gıdayı dışlar. Veganlar, bu beslenme şeklini çevresel, sağlık veya hayvan hakları gibi farklı nedenlerle benimseyebilirler. Vegan beslenme, düşük kolesterol, tansiyon ve kalp hastalığı riski ile ilişkilendirilir. Ancak, protein, kalsiyum, demir ve B12 vitamini gibi besinlerin eksikliği oluşabilir. Veganlar bu besinleri tahıllar, baklagiller, sebzeler, meyveler ve takviyeler yoluyla almaya çalışırlar.

Vejetaryen beslenme, hayvansal ürünlerin bir kısmını veya tamamını tüketmeyi içerir. Laktovejetaryenler, süt ürünleri dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Ovovejetaryenler, yumurta dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Lakto-ovovejetaryenler, süt ürünleri ve yumurta dışındaki tüm hayvansal gıdaları dışlarlar. Vejetaryen beslenme, vegan beslenme kadar kısıtlayıcı değildir ve bazı besinleri içerir. Ancak, yine de besin eksiklikleri oluşabilir. Özellikle, protein, demir ve B12 vitamini eksikliği sıkça görülür.

İnsanlar birçok nedenden dolayı vejetaryen beslenmeyi seçebiliyor. Örneğin bazı insanlar için vejetaryen beslenme daha sağlıklı olmanın bir yoluyken bazı insanlar ise daha çevreci bir beslenme şekli olduğunu düşündükleri için vejetaryen beslenmeyi tercih edebiliyor.

Farklı şekilde isimlendirilen vejetaryen beslenme türlerinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

  • Lakto-ovo vejetaryenler: Hem yumurta hem de süt ürünlerini tüketirler.
  • Lakto vejetaryenler: Süt ürünlerini tüketir ancak yumurta yemezler.
  • Ovo vejetaryenler: Yumurta yer ancak süt ürünlerini tüketmezler.
  • Pesketaryenler: Sadece balık yer, diğer et türlerini tüketmezler.
  • Pollo-vejetaryenler: Sadece kümes hayvanlarını tüketir, kırmızı et ve balık türlerini yemezler.
  • Yarı vejetaryen veya fleksitarianlar: Çoğunlukla bitki bazlı yiyecekler tüketir ancak kırmızı et, kümes hayvanı, balık, süt ürünleri ve yumurta gibi hayvansal ürünleri ara sıra az miktarlarda tüketirler.

Vegan Beslenme

Bir vejetaryen beslenme türü olan vegan beslenme herhangi bir hayvansal ürün veya hayvansal kaynaklı bileşen içermeyen beslenme şeklidir. Veganlar et, balık, süt, yumurta, peynir, bal ve jelatin gibi hayvansal kaynaklı bileşen içeren hiçbir yiyeceği tüketmezler. Ayrıca veganlar, hayvanlar üzerinde test edilmiş veya hayvanlardan elde edilen bileşenler içeren kozmetik ve giyim gibi ürünleri de kullanmazlar. Vegan beslenen kişilerde demir, B12 ve kalsiyum gibi bazı besin ögelerinin yetersizliği söz konusu olabiliyor. Şimdi de vegan beslenen kişilerde görülebilen besin eksikliklerini ve bu eksikliklerin nasıl karşılanabileceğini inceleyelim.

Vegan Beslenenler Protein İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Vegan bir beslenme şeklinde protein kaynakları doğru seçilerek ve protein kaynaklarının çeşitliliği artırılarak yeterli miktarda protein almak mümkün. İşte bazı öneriler:

Baklagiller: Nohut, mercimek, fasulye, barbunya gibi baklagiller yüksek protein içeriğine sahiptir.

Soya: Soya fasulyesi, tofu, soya sütü ve tempeh yüksek miktarda protein içerir.

Tahıllar: Bulgur, kinoa, yulaf, esmer pirinç gibi tam tahılların protein içeriği yüksektir.

Kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar: Fındık, badem, ceviz, fıstık, chia tohumu, keten tohumu gibi kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar da yüksek miktarda protein içerir.

Sebzeler: Ispanak, brokoli, Brüksel lahanası, kuşkonmaz, yeşil bezelye gibi sebzeler de protein içeriği yüksek olan sebzeler arasındadır.

Vegan Beslenenler Demir İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Bitkisel kaynaklı demir kaynakları için bazı öneriler:

Koyu yapraklı yeşillikler: Ispanak, pazı, kara lahana, brokoli gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler demir içeriği yüksek olan sebzelerdir.

Baklagiller: Nohut, mercimek, fasulye, barbunya gibi baklagiller yüksek miktarda demir içerir.

Kuru meyveler: Kuru kayısı, kuru erik, kuru üzüm, hurma gibi kuru meyveler demir içeriği yüksek olan besinlerdir.

Tam tahıllar: Tam buğday, esmer pirinç, çavdar, yulaf gibi tam tahıllar demir içeriği yüksek besinler arasındadır.

C vitamini demirin emilimini artabilir. Bu nedenle demir içeren yiyeceklerin C vitamini açısından zengin yiyeceklerle birlikte tüketilmesi önerilir. Demir eksikliği olanlar bir hekimin önerisi ile demir takviyeleri kullanabilirler.

Vegan Beslenenler B12 İhtiyaçlarını Nasıl Karşılayabilir?

Vegan beslenenlerin B12 vitamini ihtiyaçlarını karşılamaları son derece önemlidir. Çünkü B12 vitamini sadece hayvansal kaynaklarda bulunur. Bunun yanı sıra vegan beslenenler B12 ihtiyaçlarını B12 ilave edilmiş vegan süt, tahıllar, enerji barları gibi yiyeceklerden; bazı fermente gıdalardan ve mayalardan karşılayabilirler. Ancak bu kaynakların hiçbirinin B12 ihtiyaçlarını tam olarak karşıladığı söylenemez. B12 vitamini yetersizliği sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle veganlar düzenli olarak kan testi yaptırarak B12 düzeylerini kontrol ettirmeli, eksiklik durumunda bir hekim önerisi ile B12 vitamini takviyeleri kullanmalıdır.

Vegan beslenenler kalsiyum ihtiyaçlarını kalsiyumla zenginleştirilmiş soya veya badem sütü bitki bazlı sütler; tahıllar; şalgam ve lahana gibi bazı yeşil yapraklı sebzeler; soya fasulyesi, nohut ve siyah fasulye gibi kuru baklagiller ve badem gibi kabuklu yemişler ile karşılayabilirler.

Bitki Bazlı Beslenme

Son olarak bitki bazlı beslenmeyi yakından inceleyelim. Bitki bazlı beslenme şeklinde temel amaç sağlıklı yaşamaktır. Genellikle et, süt, yumurta, balık gibi hayvansal besinlerin tüketiminin sınırlandırıldığı veya diyetten tamamen çıkarıldığı bu beslenme şeklinde temel olarak meyve, sebze, baklagiller, tahıllar, kuru yemişler, yağlı tohumlar ve bitkisel bazlı protein kaynakları tüketilir. Hayvansal ürünler de az miktarda tüketilebilir.

Bitki bazlı beslenme, doymuş yağ alımını sınırlandırdığı; düşük yağ alımını teşvik ettiği ve aynı zamanda yüksek lif, vitamin, antioksidan ve mineral alımını desteklediği için sağlıklı bir beslenme şekli olarak kabul ediliyor. Bunun yanı sıra işlenmiş yiyecekler de sınırlandırıldığında kalp hastalığı, kanser, diyabet ve obezite gibi birçok kronik hastalığı önlemeye yardımcı olabiliyor.

Özetle veganlar sadece bitkisel gıdalar tüketirken, vejetaryenler süt ve yumurta gibi bazı hayvansal ürünleri tüketebilir. Veganlık ve vejetaryenliğin temel amacı sağlıklı beslenmeden ziyade sağlıklı bir yaşam biçimidir. Bitki bazlı beslenmede ise temel amaç hayvansal ürünlerin yerini alabilecek bitkisel kaynaklı proteinler aracılığıyla hayvansal ürün tüketiminin sınırlandırıldığı sağlıklı bir yaşamdır. Beslenme ihtiyaçlarınızı bitki bazlı gıdalardan karşılama konusunda desteğe ihtiyacınız varsa bir beslenme uzmanından destek alabilirsiniz.



Tıbbi ve aromatik bitki tohumları ve fideleri 30 üreticiyle paylaşıldı

Güdül Şifa Yolu Projesi kapsamında, köylerde tıbbi ve aromatik bitki tohumları ve fideleri dağıtıldı. Tohum ve fideler, Tahtacıörencik, Yelli, Kayı, Yeşilöz ve Karacaören köylerinden 30 üreticiye verildi.

Tohum dağıtım programında konuşan Güdül Belediye Başkanı Mustafa Çetin, "Bu tohumlardan her biriniz 60 metrekarelik bir koleksiyon bahçesi yapabilirsiniz. Bu tohumların ederi yeniden tohum üreterek seneye başka üreticilerle paylaşmaktır. Rehberimizde detaylı bilgiler mevcut. Bugün biraz ekim ve dikimden bahsedelim" dedi.

Tohum dağıtım programının ardından üreticilere tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği hakkında bilgiler verildi. Üreticiler, tohum ve fidelerin ekimi ve bakımı hakkında detaylı bilgi edindiler.

Güdül Şifa Yolu Projesi kapsamında, projenin uygulandığı 6 köyden 25 üreticiye fide temini yapıldı. Üreticilere ücretsiz verilen fidelerle koleksiyon bahçesi yada şifalı bitkiler sipirali yapılması hedefleniyor.

Temin edilen fide çeşitleri şunlardır:

  • Biberiye (Salvia rosmarinus)
  • Nane (Mentha Piperita)
  • Reyhan (Ocimum basilicum)

Güdül Şifa Yolu Projesi, köylerde tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğini teşvik etmek ve üreticilere gelir elde etme imkanı sunmak amacıyla hayata geçirildi. Projenin, köylerin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlaması bekleniyor.








Tahtacıörencik Doğal Yaşam Üreticileri (TADYA) üreticilerinin birbiriyle ile tohum takası ile program tamamlandı. Tohum takasında Pembe domates, Kara Nohut, Susam, Kırmızı nohut, Misk adaçayı, Meksika acı biber, Kara fasulye, Meksika mısır, Kale lahana, Kadife çiçeği, Acur, Kedi nanesi, Dereotu, Kabuksuz kabak çekirdeği gibi 20 den fazla tohum paylaşıldı.


#ŞifaYolu #Güdül #Ankara #SGPTurkiye #BeslerŞifa

#BeslerŞifaAtölyesi

#YeşilOrmanOkulu

#ŞifaYolcuları

#aromaterapi #fitoterapi

#ekoturizm


Güdül İçin Şifalı Bitkiler Rehberi

GEF SGP desteği ile Besler Şifa Atölyesi olarak Başkent ve İç Anadolu’nun ilk ve tek sakinşehri olan Güdül ilçesi’nde Sorgun Göleti Tabiat Parkı, ormanlık alanları, Kirmir Çayı, Süvari Çayı, İlhan Çayı gibi doğal güzellikleri farkettik ve doğal yaşam üreticileri ile çalışmalar yapmayı hedefledik. 

Sakin Şehir Güdül Şifa Yolu Projesi sürecinde aromaterapi kapsamında “Şifalı Ürünler Atölyeleri” ve ekoturizm kapsamında köylerde “Doğal Yaşam Eğitimleri ve Atölyeleri” yapıldı. Şirdan peynir ve ekşi maya ekmek atölye eğitimlerine köylerden 25 kişi ve doğal yaşam çevrimiçi eğitimlere ortalama 450 kişi katıldı. Proje; Ekoturizm, Tıbbi Aromatik Bitki Yetiştiriciliği ve Doğal Yaşam Eğitimleri ile devam edecektir. Projede Dr. Öğr. Üyesi Gülay Çoksarı ile başlayan süreç boyunca Güdül ve çevresinde yetişebilecek 25 adet tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği ve kıymetlendirilmesi üzerinde duracağız.

Tavsiyelerimiz çoklu üretim olduğunu da unutmayalım. Agroekoloji ve Permakültür ile tıbbi ve aromatik bitkilerin her bahçede yetiştirilebileceğini savunuyoruz. Tabi bu türler tarla, küçük aile çiftlikleri, bahçe ve bostanlar için uygun olduğunu belirtmek isteriz. Daha çok üretici üretebilsin ve daha çok tüketici aracısız bu ürünlere ulaşabilsin diye tıbbi ve aromatik bitkilerin balkonda da üretimi savunuyoruz. 

Rehber için geniş bir literatür taraması yapılarak her bitkinin toprak ve iklim talepleri; arazi hazırlığı ve ekim- dikim; sulama, gübreleme ve bakım; kullanım alanları; hasat ve kurutma özellikleri verilmiştir. Yetiştiricilik için önemli ve kısa bilgiler yanında her bitkinin fotoğrafı verilmiştir. 

Rehberin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Bu rehber sayesinde, tıbbi ve aromatik bitkilerin yetiştirilmesi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olunabilecektir ve bitkilerle yaşam için doğal çözümler sunacaktır.

Rehberi indirmek için tıklayınız


TAB İleri Seviye ilk eğitimi arazi temini konusunda başladı

Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştirmek için arazi arayanlar için Orman arazilerinden tahsis için Merve Güzeloğlu Bilim ve Milli Emlak'ın hazine arazileri için Merve Öncü tarafından bilgi ve deneyimler paylaşıldı. Eğitimde sunum, çeşitli rehberler ve deneyimler aktarıldı.

Deprem, sel, taşkın, iklim değişikliği, kuraklık gibi afetler şehirlerde daha da hissedilir olduğuna değinildi. Sıklığı ve sayısı artacak olan doğal afetler sebebiyle kırsal daha da önemli hale geldiği belirtildi. Arazi temin ederek kırsalda yerimizi almamız gerektiği paylaşıldı.

Bazı Önemli Linkler;

Orman arazilerinden tıbbi aromatik bitki tesisi için arazi tahsisi için kendisine danışabilirsiniz: https://www.instagram.com/mrvguzeloglu/

Milli Emlak'dan arazi ile mürver bahçesi tesis eden Merve Hanımın sayfası; https://www.instagram.com/murverbahcesi/

BALTABBİR; https://www.facebook.com/groups/937472433454389/

Hazine Arazileri kiralanması broşürü; https://webdosya.csb.gov.tr/db/manisa/menu/tibbi-aromatik-brosuru_20191115092313.pdf

Milli Emlak'ın hazine arazilerini kiraya verebileceğine dair mevzuat;bhttps://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/11/20171124-6-1.pdf





KOLAY SABUN TARİFİ

 MALZEMELER

  1. Zeytinyağı 181 gr
  2. Palm Yağı 159 gr
  3. Hindistan Cevizi Yağı 113 gr
  4. Sodyum Hidroksit 64 gr
  5. Su 149 gr

YARDIMCI MALZEMELER

  1. Kil
  2. Sabun Esansı
  3. Sedef Boya
  4. Kurutulmuş Çiçekler
  5. Doğal Taşlar
SABUN YAPILMA YÖNTEMİ

1. Su ve kostiği ölçümleyerek güvenli ve temiz bir kaba alın. Kostiği yavaş yavaş suya ekleyerek karıştırın.

2. Kostik karışımını güvenli bir şekilde soğumaya bırakın.

3. Katı yağları benmari yöntemi ile eritin ve ısıtmaya başlayın.

Sıvı yağları ekleyin ve karıştırın.

4. Karışımlar 40 - 45 dereceye geldiğinde yağı ve kostiği birleştirin. (Karışımlar arası 5 - 6 derece fark olabilir)

5. Puding kıvamına geldiğinde isteğe göre kil, boya, esans ekleyebilirsiniz. Kıvamı yoğunlaşıncaya kadar blender ile karıştırın.

6. Karışımı kalıba yavaşça dökün ve streçle kalıbı sarıp üzerini örtü ile örtüp dinlenmeye alınız.

7. 24 yada 48 saat kalıpta bekletiniz daha sonra kesin ve kurumaya bırakınız. Süsleme için kuru çiçek ve taş ekleyebilirsiniz.



Hacamatın bağışıklığı kuvvetlendirme amacıyla bazı faydaları

Hacamat, vücuttan kan alma yöntemi olarak tanımlanabilir ve bağışıklığı kuvvetlendirme amacıyla bazı faydaları şunlar olabilir:

  1. Kan dolaşımının artması: Hacamat sayesinde kan dolaşımı hızlandırılabilir, bu da bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir.
  2. Toxit azaltma: Hacamat yoluyla vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olabilir, bu da bağışıklık sistemini daha etkili hale getirmeye yardımcı olabilir.
  3. Stres azaltma: Hacamat yapılan bölgelerde endorfin ve serotonin salgılanmasına neden olabilir, bu da stresi azaltmaya ve rahatlamaya yardımcı olabilir.
  4. Ağrı azaltma: Hacamat yapılan bölgelerde ağrı azaltılabilir, bu da bağışıklık sistemi üzerindeki negatif etkilerin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Bunlar hacamatın bağışıklığı kuvvetlendirmek amacıyla potansiyel faydalarıdır. Ancak, bu faydalar konusunda yeterli kanıt bulunmamaktadır ve her kişinin bağışıklık sistemine etkisi farklı olabilir.



Proje Yönlendirme Toplantısı

Yönlendirme toplantısında Prof. Dr. Musa Genç ile Türkiye'de Eko Turizm/ekoköy rotaları ve uluslararası anlamda ki çalışmaları inceleyerek bundan sonra projede yapılacak faaliyetler üzerine istişare yapıldı. Amerika’da bulunan Ithaca Ekoköyü, İskoçya’daki Findhorn Ekoköyü ve Almanya’daki Oekodorf Sieben Linden Ekoköyü bulunduğu hatırlatıldı. Diğer yandan Kuyucak Lavantaköyü, Birgi, Nazarköy, Cumalıkızık, Güneşköy, Demirci- Karaoklar gibi yerlerin proje hedef kitlesi ile ziyaret edilebileceği üzerinde duruldu. OGM tarafından altyapısı desteklenmesi muhtemel Ekoköy projesi konusunda istişareler yapıldı.

Prof. Dr. Fatih Satıl ve Prof. Dr. Gülendam Tümen bir şifa yolu rotasının hangi özelliklerde olması gerektiği konusunda fikirler paylaşıldı ve proje ilk dönemi yapılan faaliyetler değerlendirildi. Şifa Yolcuları Aromaterapi girişiminin adının ekoköy ile ilişkilendirilmesini gerektiği üzerinde duruldu. Bundan sonra yapılacak girişim konusunda istişareler yapıldı. 

Dr. Öğr. Gör. Gülay Çoksarı ile Ankara'da tıbbi ve romantik bitkiler konusundaki ihtiyaç, biyoterapik ürün geliştirmek ve bundan sonra yapılacak “İleri Seviye Tıbbi ve Aromatik Bitkileri Kıymetlendirme Atölyesi” konusunda istişare yapıldı.



Kışlık ve Doğa Dostu Cildinizi Besleyen Formüller

Havalar soğuyor ve iç mekanların havası gittikçe azalıyor bu kuru hava cildinizin matlaşmasına, kurumasına ve bazen de kaşıntıya sebep olabiliyor. Bu tür etkilere karşı vücudumuzun en önemli organı olan cildinizi korumak adına özel doğa dostu formüller vereceğiz.

  1. Ölü hücrelerin yenilenmesi için bir yemek kaşığı pancar suyuna 2 damla badem yağı ve 1 tatlı kaşığı bal ekleyip karıştırın karışımı yüzümüze sürelim. 15 dakika bekledikten sonra yüzümüzü temizleyelim.
  2.  Cildi beslemek ve parlaklığını kazandık kazandırmak için yarım havucun kabuklarını suyunu püre haline getirin. Bu karışıma bir tatlı kaşığı bal ekleyin oluşturduğunuz karışımı yüzünüze sürün 15 dakika sonra yüzünüzü temizleyebilirsiniz.
  3.  Aktif kömür sabunu ile vücudunuzu meydana gelen kaşıntı ve kızarıklıklar için bir duş alabilirsiniz.
  4.  Cildinizin parlaklığı için yarım portakal kabuğunu havanda dövün 1 tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı ile karıştırıp yüzünüze sürdükten 15 dakika sonra temizleyelim. Hem portakal kabuklarının değerlendirilmiş ve hem de cildinizin parlaklığını arttırmış olacaksınız.
  5.  Lavanta hidrosolü ya da gül hidrosolü ile vücudunuzu destekleyici çalışmalar yapılabilirsiniz.

Unutmayın kış vakti vücutta azalan sıvı yani su sebebiyle vücudumuz oldukça nem kaybetmektedir. Tıbbi ve aromatik yağlarla besleyin. En önemlisi bol bol su içmeyi unutmayın.




Beykoz Kent Tarımı Sempozyumu'ndan Kısa Kısa...

Beykoz Belediyesi tarafından organize edilen Beykoz Kent Tarımı Sempozyumuna katılım sağladık.

Sempozyumda oldukça zengin sunumlar yapıldı
"Politika önerileri hakkında ilk söylenebilecek şey: stratejik ve kapsamlı mekânsal planlama belgelerinin geliştirilmesidir."

"Gıda politikaları için dayanışma ve katılımcı organların oluşturularak, işbirliğinin sağlanması ve gıdaya bütüncül bir yaklaşımın ön plana alınması önemli bir adım olacaktır."

"Türkiye'de kentsel tarım açısından eksiklikler; mevzuatın olmaması, kentlerde yeterli alanların olmaması, yerel yönetimlerin kentsel tarıma yaklaşımı, kent çeperinde yer alan tarım arazilerinin kentleşme riskinin yüksekliği şeklinde sıralanabilir."

"Kadim tarımsal üretim faaliyetleri, endüstriyel tarım yöntemlerinin gelişmesi ile birlikte doğal sistem ve yöntemlerden uzaklaşmış, tarımsal kültür yerini tarımsal endüstriye bırakmıştır. Bu arayışlar çerçevesinde gelişen Agroekolojik Tarımsal Üretim Sistemleri ve Permakültür Felsefesi dünya çapında yoğun ilgi ve destek görmeye başlamıştır."

Permatürk Vakfının başkanı Taner Aksel sunumundan örnekler;
1- Tekirdağ Permakültür Agroekoloji Çiftliği
www.sihirlitohumlar.com,
2- Eyüpsultan Belediyesi Çiftliği
www.ekoyerleske.com,
3- Beykoz Belediyesi Ekolojik Park ve
Beykoz Permakürk Vakfı
www.permaturk.org
4- Permakamp kooperatifi
www.permakamp.com
5- İyi çiftlikler
www.yasamibesle.com
www.kokopellisehirde.com

Sunumlar youtube sayfasından izlenebilir; https://youtu.be/a6FpYjVtkrA

Makalenin tamamı için web sayfamıza davetlisiniz. www.beslersifa.com

#KentTarımı
#BeykozSempozyumu

#ŞifaYolu #Güdül #Ankara #SGPTurkiye #BeslerŞifa
#BeslerŞifaAtölyesi
#YeşilOrmanOkulu
#ŞifaYolcuları
#aromaterapi #fitoterapi
#ekoturizm



Tabii Peynir Yapımı

Doğal peynir mayası elde etme usulleri makaleyi Tarım ve Orman Bakanlığı Dijital Kütüphanesinde bulabilirsiniz. İlk kez 1929 yılı Ankara basımı Ziraat Gazetesi'nin 2. cildinde, 20. sayısında yayımlanmıştır. 
(https://kutuphane.tarimorman.gov.tr/vufind/Record/1179834)

Kadim bilgileri, tarihin sayfalarından çalışmaları, çok çeşitli deneyim ve tecrübeleri bu kütüphaneden bulabilirsiniz.

Keyifli okumalar...

https://kutuphane.tarimorman.gov.tr sayfasını ve sosyal medya kanalarını takip edebilirsiniz.

@dijitaltarimkutuphanesi 

Doğal (Tabii) Peynir Mayasının Yapılma Tarzı

Gerek yerli ve gerekse ecnebi peynirlerin kaffesi peynir mayası vasıtası ile yapılır. Her ne kadar bu mayadan gayri diğer bir takım nebatat usareleri bu işi yaparlarsa da sanayide kullanılanlar hayvanlardan istihsal edilmiş olanlardır. Nebatat meyanında bilhassa mürekkebe fasilesine ait devedikeni, enginar ile diğer fasilelere mensup olanlar vardır. Eski Romalılar taze sağılmış vücut sıcaklığında olan bir sütü, incir dalları ile kırıştırmak suretiyle pıhtılaştırırlardı. Fakat nebatattan elde edilen mayalar, lâzım gelen evsafta olmadıklarından dolayı bu gün hayvani mayalar tercih edilmektedir.

Hayvani mayalar bilhassa memeli hayvanların midelerinde bulunur. Fakat bundan mada mayaya hiç süt ile beslenmeyen kuş ve hatta balıkların bile cihazı hazmilerinde tesadüf edilir. Memeli hayvanlar arasında henüz süt emmekte olan 2-3 haftalık kuzu ve buzağılardan ziyade tercih olunur. Bunların mideleri dört parçadan müteşekkil olduğundan, ancak kitna peynir mayası istihsaline yarar Her ne kadar memleketimizin bir çok yerle- rinde kuzu ve buzağıların hatta oğlakların kitnaları bu maksat için kullanılmakta ise de, her halde bilgisizlik ve diğer amiller yüzünden elde edilen mayalar çok fena tabiattadırlar. Çünkü mayanın istihzarı oldukça güç bir iştir. Maya ile beraber süte ve dolayısı ile peynire çok muzır olan bir sürü mikropları intikal ettirmekte kabildir.

Maya hazırlanması için kaydedildiği veçhile henüz süt emmekte olan 2-3 haftalık bilhassa hastalıksız sağlam zebhi müteakip kitnaları ayrılır. Bağırsakların nihayet bulan bir ucu bir el ile tutulur. Diğer el ile de haricen iyice sıyırmak sureti ile içindekiler dışarıya çıkartılır. Sonra kitnanın dış kısmı, soğuk su ile yıkanarak kan ve yağ habbeciklerinden temizlenir; içi ise kat'iyen su ile yıkanmaz. Zira su ile beraber bütün peynir mayası zayi edilmiş olur. Bunun gibide yine bunların temizlenmesi için bazı kimselerin yaptığı gibi uzun müddet su içerisinde bulundurulmaları caiz değildir. Bunu müteakip kalın ucu yani hafta müntehi olan kısım bir ip ile düğümlenir, diğer ucuna da bir boru geçirtilerek üflenir ve tulum gibi şişirtilerek bağlanır. Dış kısım tekrar soğuk su ile yıkanır, kendi kendine süzülüp kurumak üzere bir tarafa bırakılır:

Badehu küf ve saireden korumak için üzerlerine azıcık asit borik serpilir ve karanlık denilebilecek kadar ziyasız ve fakat havadar kuru bir yerde birbirleri üzerine istif edilmemek şartı ile asılır. Güneş peynir mayasını bozduğundan dolayı şişirilmiş olan kıtaları hiç bir zaman güneşli bir yere asmamalıdır. Havadar, temiz ve kuru olan çatı altları bunlar için en muvafık olan yerlerdir. Fakat bunlara bir sürü haşarat ile beraber sıçanlar da arız olurlar. İşte asit borik hem küflerin teşekkülüne ve hem de bunların azarına mazi olur. Bilhassa kıtanın hafta müntehi olan ucunun asit borik ile iyice sıvanmış olması lâzımdır

Bu halde saklandıktan sonra kullanılmağa başlanır. Maya istihzarında çok taze olan kıtnaların istimali doğru değildir. Çünkü bunlar çok lüzuci bir maya usaresi verirler. Eski olanlar ise kuvvetlerinden bir hayli kaybetmiş olmaları hasebi ile muvafık değildirler.

İyi bir maya istihsaline elverişli olan kıtnalar; orta büyüklükte açık sarı renkte, haricen düz, donuk parlak manzarada ve dahilen ise fazla ihtivalı, kan ve yem pisliklerinden muarra olanlardır. Küflenmiş, başka renkler peyda etmiş, kokuşmuş olanların kat'iyen kullanılmamaları lâzımdır. Bilhassa kırmızı lekeliler ishale tutulmuş hayvanlara ait bulunduklarından, istimale elverişli değildirler.

Kitnalar 2-3 ay kuruduktan sonra içlerin- den maksada muvafık olanlar seçilir, toz ve topraklarından temizlenmek üzere dış taraflar iyice yıkanır, tekrar kurumak için bir ta- rafa süzülmeğe bırakılır, badehu iki uçları kesilip atılır. Bunları atmaktan maksat süte zararlı bakterilerin mümkün mertebede az geçmesini temindir. Zira bu uçlarda bilhassa muzır olanlar fazla bulunur. Bunu müteakip birbirleri üzerine haçvari dizilir ve yumak şeklinde bükülerek bağlanır. Lüzumu oldukça bıçakla kıyılarak kullanılır. Bu usulden mada kitnalar bir de şu suretle hazırlanır:

Takriben bir düzine kadar istenilen vasıfta kitna alınıp tarif olunduğu veçhile temizlendikten sonra tütün gibi ince kıyılarak temiz bir porselen veya içi sırlı çömlek kaba konur. Üzerine 30 gram kadar tuz ile 1 gr. safran çiçeği bir az güherçile ile 100 gr. berrak ve az ekşimtırak peynir suyundan katılır. İyice karıştırılır. 100 litre süte bu suretle hazırlanmış 2-3 gr. kadar kitna kifayet ettiğinden kap muhteviyatı bir terazi vasıtası ile 20-30 gram ağırlığında parçaları ayrılır ve yuvarlak bir hale getirilerek mutedil ve fakat kuru bir sıcaklıkta kurutulur. Bazı yerlerde ise bunlar ocakların içerisine asılmış çıtaların üzerinde bulundurularak dumanla kurumağa bırakılır. Kurumuş yuvarlaklar havadar kuru bir yerde saklanır. Safranın konulması peynir kütlesine bir renk vermek içindir. Miktarı kışın bir az daha fazla olmalıdır.

Kurutulmuş olan kıtnalar doğrudan doğruya süte atılmaz, onlardan dört türlü peynir mayası yapılır:

1 Tabii maya (az dayanıklı)

2- Maya hulasası veya mayi maya (saklanması kabil, evvelkine nazaran daha dayanıklı, şişelerde satılır)

3 Toz maya (fazla dayanıklı, teneke kutularda satılır)

4- Maya tabletleri

Bu dört türlü peynir mayası arasında birincisinden gayri olanların inalleri bir fabrika işi olduğundan zikirlerinden sarfı nazar edilmiş ve ancak ehemmiyetine binaen tabii mayanın ne suretle yapılması lazım geldiğinin izahına çalışılmıştır:

Tabii maya Avrupa'da bilhassa Emental peynirleri için kullanılır. Bu tarzdaki mayanın bizim Kars ve civarında yapılmakta olan Graviyer peynirlerimiz için çok muvafık olacağı aşikar olmakla beraber kaşarlarımız içinde iyi neticeler verir ümidindeyiz. Zira tabii maya, sütü pıhtılaştıran Chymosin" enzimini ihtiva etmekle beraber, peynirlerin kemale gelmesinde büyük bir rol oynayan mühim ve faydalı bazı bakterileri de havidir. Fakat mayanın hazırlanmasında lazım gelen şartlara dikkat edilmeyecek olursa süte aynı zamanda bir sürü muzır bakteriler geçmiş bulunacağından, çok fena bir mahsul elde edilir. Bu iti- barla iyi bir surette yapılamayacaksa, bunun yerine satılmakta olan mayi veya toz mayaların kullanılması her halde daha çok muvafıktır. Tabii maya yapmak için önceden hazırlanmış yani muvafık bir surette kurutulmuş kitnalar alınır. Dış taraflarında bulunan toz gibi pisliklerinden temizlenmek üzere su ile çalkalanıp tekrar kurumağa bırakılır. Bundan sonra peynir yapılacak sütün miktarına göre 100 litre süte 20-30 gram kuru kitna kesilip, temiz, içi sırlı, porselen çömleklerin içerisine konur ve üzerine 10-20 gram kitnaya takriben 3 litre isabet edecek kadar 35 derece sıcak- likta peynir suyu katılır. Şayet peynir suyu bulunmaz veya bunda ir bozukluk olursa o zaman bunun yerine % 3 nispetinde tuzlu su konur. Fakat bu su ancak büyük bir zaruret karşısında kullanılır. Peynir suyunun taze ve bir az sirke ilavesiyle kaynatılmış süzülerek berrak bir hale ürettirilmiş olması lazımdır Zira peynir suyunda hamıziyetin bulunması iyidir. Bu sayede maya ilk önce kalevi mu- hitte yaşayanların yerine faydalı olan hamızı leben bakterileri çoğalırlar; Kalevi muhitte yaşayanlar ise ekseriyetle muzır olanlardır. Badehu porselen kap sıcaklığı değişmeyen bir yere konur ve orada vasati 30 saat kadar 28-32 derecede bırakılır. Sıcaklığın sabit olması maya istihzarı da çok büyük rol oynar. Çünkü muayyen bakteri nevileri için muayyen Sıcaklık dereceleri vardır. Mesela cihazı haz- mi bakterilerinden olup hayvan pisliği vasıtası ile süte geçen ve peynirlerin kabarıp şişmelerine, delik, deşik olmalarına sebebiyet veren Koli bakterileri 37-40 derecede, halbuki diğer bazı hamızı leben bakterileri ise 30 derecede iyi bir surette çoğalırlar. Tabii mayada bu her iki neviden pek çok vardır. Hele Koliler cihazı hazini bakterilerinden olduklarından ziyadesiyle mevcutturlar. O halde sıcaklığın 30 derecede sabit durması bunların faaliyetlerine meydan vermeyeceğinden mayada adetleri gittikçe azalır. Fakat sıcaklığın çoğalması gibi haddinden fazla azalması da doğru değildir. Çünkü müfit olan hamızı leben bakterileri ezcümle (Strektobacterium casei) lazım olduğu veçhile çoğalamazlar.

Sıcaklığı sabit tutulmak için hususi bir takım aletler icat olunmuştur. Meselâ bunlar- dan biri su suretledir;

Alet çifte cidarlı büyük tahta bir dolap- tan ibaret olup, alt tarafında kapalı büyük bir su hazinesi ve bunun üzerinde maya kaplarını koymağa mahsus bir iskara vardır. En üst kısmında müteaddit hava delikleri ile sıcaklığı gösterici bir termometre bulunur. Bununla çalışmak için su hazinesine bir huni vasıtası ile mevsime göre 50-60 derece sıcaklıkta bir su koyuvermek kâfidir. Maya kapları 2-3 saat zarfında 30-32 derecei hararette bulunur ve dolapta sıcaklık ertesi güne kadar 28 ze düşer. Ancak dolabın mümkün mertebede sıcaklığı değişmeyen bir yerde bulunması lazımdır. Soğuk veya sıcak hava cereyanları altında olan yerlerde harareti sabit tutmamın imkanı yoktur.

Maya kaplarını ilk günü 2-3 ve peynir suyu yerine tuzlu su konmuş ise 6-8 defa karıştırmalıdır. Üzerlerinde 24 saat sonra gittikçe kalınlaşan beyaz bir tabaka zar hasıl olur. Bu Mykodermalardan ibaret olup mayiin içerisine havanın girmesini men eder. Bu sayede havadar bir muhitte yaşayan muzır bakteriler ölürler. Halbuki müfit olanlar havasız yerde yaşadıklarından daha iyi faaliyette bulunurlar.

Müfit olan bakterilerden çubuk şeklindeki " hamizi leben bakterileri zamanla tevlit ettikleri hamziyetle peynirlerde şişkinlik ve kabartılar yapan bakterilerin aleyhine çalışırlar. Bu itibarla kapta hamiziyetin tahassulu istenir bir şeydir. Fakat bununda muayyen bir hududu geçmemesi icap eder. Ezcümle 30 saat nihayetinde 40-50 Soksilet Henke! hamıziyet derecesinin bulunması kâfidir.

Bu 30 saatlik müddetin hitamında bir diğer temiz kap alınır, üzerine bir süzgeç konur ve birinci kabın muhteviyatı iyice süzülerek ikinci kaba boşaltılır. Bu esnada ekşimtırak bir kokunun hissedilmesi ve akan mayiin berrak olması lazımdır. Mezkar mayi fazla ihtimara duçar olmamak için derhal soğuk bir yere götürülür ve sütler mayalanıncaya kadar orada saklanır. Bu gibi tabii mayaların umumiyetle kuvvetleri 1: 1200 dir. Yani bu tabi mayanın bir litresi 35 derece sıcaklıkta bulunan 1200 litre sütü 40 dakika zarfında pıhtılaştırır.

Tabii maya ile peynire bir hayli bakteri geçmiş olur. 1 cin 3 taze bir sütte takriben 60000 kadar bakteri varken, tabii mayanın o kadarında 150.000.000 vardır. Bu sebepten bu vasıta ile süte peynirlerin ihtimarında büyük rol oynayacak dehşetli bakteri ika edilmiş olunur. Fakat maya istihzarında lazım gelen şerait temin edilmeyecekse bu sayede süte çok muzır bakterilerde geçmiş olacağından bu gibi ahvalde hepsinden iyisi fenni mayalar kullanmalıdır. Hatalı tabii mayalar şu suretle tefrik olunurlar:

1- Fazla hamizi maya: hamıziyet derecesi umumiyetle 60 Soksilet Henke! derecesinden çok olup, mayiin sathında mykodermadan ibaret beyaz bir zar tabakası yoktur. Bu türlü maya sütü çabuk pıhtılaştırırsa da peynirin suyunu vermesine mani olur. Bu sebepten peynirler yazın çabuk kabarır, şişer ve çatlarlar.

2- Az hamizi maya: hamızı leben bakterilerinin çoğalamamalarından ileri gelir. Sıcaklık fazla olacak olursa bunların yerine Koliler tekessür eder ve ilerde peynirlerin vasıfları bozulur.

3- Kabaran maya: kitna parçalarının peynir suyunun üzerine çıkması ve aynı zamanda da gaz habbeciklerinin görünmesi ile belli olur. Bu hal Kolilerin pek fazla çoğalmasından ileri gelir. Bu türlü maya çok fena korkar, bulanık bir manzara arz eder. Bunun katiyen kullanılması lazımdır.

4- İplik gibi maya: bu da luzuciyet husule getiren bakterilerin bulunmasından veya hamızı leben bakterilerinin zamanla bu hassayı iktisap etmelerinden ileri gelir. Bu türlü maya ile yapılan peynirlerde peynir suyu kolaylıkla çıkmaz, çatlaklar peyda olur.

Kabaran ve iplik gibi maya husulünde kapların kaynar sodalı su ile iyice yıkanmış olmaları ve hatta ateş üzerinde kızgın bir ha le gelinceye kadar bulundurularak taksim edilmeleri ve yeniden taze peynir suyu kullanılması lazımdır.

Maya kaplarına katılacak peynir suyunun diğer günlere saklamak için tabii mayanın bir kısmına evvelce kayıt olunduğu veçhile berraklaştırılmış 50-55 derece sıcaklıkta 5-10 kısım peynir suyundan konur. Heyeti umumiyesi 24 saat zarfında sıcaklığı 30 dereceden aşağı düşmeyen bir yerde bulundurulur. Sonra bundan münasip miktarda alınarak kuru kitnalara katılır.







© www.beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.