Ad

şifa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şifa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Havalar soğurken bünyeyi kışa hazırlamak

Mümkünse güneşe çıkın yoksa D vitaminini besinler tüketin. Süt, süt ürünleri, balık, yumurtanın sarısı, mantar, maydanoz gibi içinde D vitamini bulunan besinler yemek vücuda kışa hazırlayan en akıllıca besinlerdir.

Havalar giderek soğurken karın ağrısı kabızlık ve ishal gibi şikayetler artmaya başlar. Bu şikayetlerin sebebi soğuk yiyecek ve içecekler tüketmeye devam etmek olabilir. Bunun yerine sıcacık çorbalar ve üzerine karabiber, sarımsak, pul biber gibi baharatlar ilave edilebilir. Sofrada turşu ve limon ihmal edilmemelidir. Böylece bağışıklık sistemi güçlendirilir.

Vücudu sıcak tutan kremler ve iltihaplanmayı engelleyen sirke ve üst solunum enfeksiyonları'na karşı udihindi yağı muhakkak evde bulundurulmalıdır.

Zararlı maddeleri ve mikroorganizmaları atılması amacıyla böğürtlen, çilek, siyah kuş üzümü ve kakao tüketilebilir. Bunun yanında güçlü bir antibiyotik olan sarımsak faydalı gelir.

Günlük enerji ihtiyacını ve başlık sistemini güçlendirmek için uyandıktan sonra 1 saat içinde kahvaltı yapmak gerekir

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için zerdeçal bal tercih edilir. Diğer yandan yoğurt, çorba gibi yiyeceklere katılabilir.

Mutlaka içilmesi gereken ekinezya çayı virüsleri ve bakterileri yok eden bağışıklık sistemini hücrelerinin gücünü arttırır.



Bu yazıyı insan ve hayat dergisinin Eylül 2020 (127) sayıdan derlenerek hazırlanmıştır.

Yağmura Dair

Canlılık için nefes almak kadar elzemdir. Tatlı sular, yer altı kaynakları, ihtiyacımızı karşılasa da devamlılıkları için yaya gereklidir. Bu yağışlar farklı şekilde olur. Yüksek ve soğuk yerlerde kar olarak düşer, yazdığı yeri ipeğimsi bembeyaz bir örtüyle kapatır, sıcak yaz günleri için açık hava su deposu vazifesi görür, Bazen de ani sıcaklık değişimleri ile dolu olarak yağar. Ancak dünyanın hemen hemen büyük çoğunluğunda yağışlar, yağmur olarak düşer. Onun içindir ki yağmur yerine çoğu zaman yağış tabiri kullanılır.

Peki, bu yağışlar nasıl oluşur?

Cenab-ı Hakk’ın dilemesi ile meydana gelen yağmur için bazı maddi sebepler gereklidir. Yeryüzünde yükselen nemli sıcak hava, yükseldikçe soğuyarak bulutları ve yağmur damlalarını oluşturur. Orta büyüklükteki bir bulut, yaklaşık 1 kilometre kare büyüklüğündedir ve 4 milyar metreküp su hacmine sahiptir. İçinde 1 ila 5 milyon kilogram su vardır. Bu kadar ağırlık, havada nasıl kalır diye bir soru akla gelebilir. Bunun sebebi de su damlacıklarının çok küçük olmasıdır. Yağmur taneleri iyice olgunlaşıp, bulutların taşıyamayacağı bir seviyeye gelirse yağmur olarak yere düşer. Allah'ın bir lütfudur ki bu kadar su bir anda değil, bir ahenk içinde yere iner.

Her coğrafyada farklı iklim ve hava olayları meydana geldiği için, yağmurun şekli ve yağdığı zaman farklıdır. Coğrafya biliminde konveksiyonel, cephe, muson gibi genel geçer yağmur tipleri vardır.

Bilhassa ülkemizde farklı iklim tipleri görüldüğü için bu durum, coğrafyayı şekillendirdiği gibi dili de etkilemiş ve ülkemiz insanı, yağışına göre yağmuru isimlendirmeye gitmiştir. Hayati Develi'nin tespitlerine göre yağış şekli, damla büyüklüğü ve diğer bileşenlerle birlikte ülkemizde yaklaşık 180 farklı yağmur isimlendirmesi vardır. Kimisi yalnızca bazı yörelerde kullanılırken bazısı da genele yayılmış ve meşhur olmuştur. Bu yazımızda bir kısmına değinip, neden böyle bir isimlendirme yapıldığından bahsedeceğiz. Ülkemizde yağmurlar daha çok ekim ayı ile bahar ayları sonuna yoğunlaşmıştır. Karadeniz haricinde yaz dönemi çok yağışlı değildir. Şimdi de yağmur çeşitlerine değinelim...

Çilemek

İstanbul'da sıkça rastladığımız bir yağmur tipidir. Yaygın ismi, ahmakıslatandır. Hafif hafif, ince ince bazen de kepek gibi uzun süre yağar. Bu duruma aldanıp tedariksiz çıkan insanlar, sonunda sırılsıklam olurlar. Bir anda ıslatmadığından ve ıslaklık hemen fark edilmediğinden dolayı böyle isimlendirilmiştir birçok yerde. Bazı yerlerde de böyle yağışlar püsen püsen, çisil çisil yağıyor diye de isimlendirilir. Hafif hafif yağıp uzun sürmeyenine de çilemek, çilen atmak denir.

Sulu Yağmur

Yağmur zaten su değil mi, diye akla gelebilir. Aslında bu, damlanın büyüklüğü ile alakalıdır. Bu şekilde yağan yağmurun damlaları büyük ve uzun süreli değildir. Su dolu bir balon patladığı zaman nasıl ki binlerce damlacık ortaya çıkıyorsa bu şekilde düşen yağmur damlası da düştüğü zaman, damlacıklara ayrılmaktadır. Onun için böyle yağmurlara sulu yağmur denmektedir.

Sulu Sepken

Bilhassa kış günlerde karla karışık yağan yağmurlara denmektedir. Sulu kar da denir. Hem kar hem de yağmuru aynı anda görürüz.

Sağanak Yağmur

Şiddetli yağan yağmurlardır. Genellikle, bu şekilde yağan yağmurlara şimşek, gök gürültüsü eşlik eder. Uzun süre devam ederse sel felaketine, su baskınlarına neden olur.

Kırkikindi Yağmurları

Bilhassa Orta Anadolu'da görülen bir yağmurdur. Coğrafyada yükselim ya da konveksiyonel yağış diye bilinen yağışın, yerel isimlendirilmesidir. Çünkü bu yağmurlar, bahar aylarında görülür ve gün içinde ısınan hava öğleden sonra soğumaya başlar ve yağmur yağışları görülür. Uzun günler devam ettiği ve genellikle ikindi saatlerinde görüldüğü için bu şekilde isimlendirilmiştir.

Nisan Yağmurları

Rumi takvimle 14 Nisan-13 Mayıs tarihleri arasında yağan yağmurların genel adıdır. O yılki mahsulün bol ve bereketli olması için gereklidir. Yılanın ağzına girerse zehir, istiridyenin içine girerse inciye dönüştüğü söylenir. Hadis-i şeriflerle de usulüne uygun olarak kullanılması tavsiye edilmiştir.

Karyiyen Yağmur

Karın üstüne yağıp, karı eriten yağmur için kullanılmıştır. Daha çok Sivas Suşehri'nde karşımıza çıkar.

Kadıkaçıran Yağmur

Antalya havalisine mahsus bir yağmur tanımlamasıdır. Aniden bastıran, çok şiddetli yağan ve uzun süren bir yağmurdur. Selbaskınlarına yol açabilir. Hatta bu isimlendirmeye sebep olan şöyle bir hikâye anlatılır:

"Zamanında Antalya'ya bir kadı tayin edilmiş ve eşyasını bir arabaya yükleyip Antalya'ya gelmiş. Yeni evlerine kadar rahat, şen şakrak giderken tam arabadan inecekleri sırada aniden bir yağmur bastırmıştır. Ama öyle böyle bir yağmur değil. Hem yoğun hem de çok şiddetlidir. Kadı, bölgenin yağmurunun özelliğinden habersiz; yağmur dinsin öyle inelim, demiş. Fakat yağmur çok uzun süre devam edince, arabada mahsur kalan kadı; durmam ben bu memlekette demiş ve şehri terk etmiştir. Gerçekten de aniden bastıran bir yağmurdur ki saklanacak bir saçak buluncaya kadar ıslanmadık yer bırakmaz."

Güneşli Yağmur

Bahar ve yaz günlerinde karşımıza çıkan bir yağmurdur. Bir tarafta güneş varken bir tarafta da yağmur yağar. Böyle durumlarda birden fazla gökkuşağı bile oluşur.

Yaz Yağmuru

Yaz aylarında, sıcak havalarda görülen ve mahalli olan bir yağmurdur. Hatta köyün bir tarafına yağarken, diğer tarafına yağmaz. Kısa sürelidir. Hatta eskiler, devenin bir tarafını ıslatır, diğer tarafını ıslatmaz, derler. Ama bu yağış, öğle saatlerinde başlarsa, birkaç gün öğle saatlerinde arka arkaya devam eder. Hatta şöyle bir deyim vardır. Öğleye tadan yağmur ile obaya tadan merkebin hakkından gelinmez.

Velhasıl yağmur berekettir. Bereketini dile de vermiş, kitap yazacak kadar bir birikim ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Ne diyelim, Hazreti Allah, bu bereketten mahrum etmesin.

Bu yazı İnsan ve Hayat Dergisinde yayımlanmıştır.



Amasyalı Hekim Sabuncuoğlu Şerafeddin (1386-1470)

Fatih Sultan Mehmed Han'ın ünlü hekim ve cerrahıdır. Amasya'da 14 yıl Darüşşifa ve Bimarhane'de daha sonra yıllarca İstanbul'da çalışmıştır. 

- Akrabadin,

- Kitabül Cerrakihiyyeti Haniyye (Cerrahname),

- Mücerrebname diye oldukça ayrıntılı tıp eserleri vardır.


Sabuncuoğlu; notları, araştırmaları, yetiştirdiği talebeleri ve hizmet ettiği binlerce kişi bırakarak 84 yaşında vefat etmiştir.

Allah razı olsun.

Mücerreb-Name (1468)

Amasya'da 1468 yılında yazılmıştır. Kentteki hekim çevresinin arzusu üzerine Sabuncuoğlu tarafından 85 yaşında kaleme alınmıştır.

Eserde hayvanlar üzerinde veya bizzat kendinde denediği ilaçların hazırlanışı ve kullanılışı açıklanmaktadır. Çeşitli kütüphanelerde kopyaları vardır. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca tıpkı basım ve çeviri yazılı açıklamalı olarak 2000 yılında bastırılmıştır. Eser 17 bölüm içerir.

1.Tiryaklar, 

2.Macunlar, 

3.Diareikler, 

4.Yakılar, 

5.Astrenjen İlaçlar, 

6.Fitil ve Ovuller, 

7.Şurup ve Gargaralar, 

8.Göz İlaçları, 

9. Tablet ve Pastiller, 

10. Cerahat Giderici İlaçlar,

11.Merhemler, 

12.Lavmanlar, 

13.Kusturucular, 

14.Burun Kanamasını Dindiren İlaçlar, 

15.Diğer Tabletler, 

16.Ağız-Boğaz -Diş, Dudak İlaçları, 

17 Enfiye ve Kutular

Okunabilecek yazı: Mücerrebname hakkında İnsan ve Hayat Dergisinden bir yazı...

Cerrahiyyetü'l-Haniyye (1465)

Amasya'da 1465 yılında yazılan Fatih Sultan Mehmed'e armağan edilen Sabuncuoğlu'nun bu eserinin cerrahi tarihinde önemli bir yeri vardır. Eserin, ikisi yazarın kendi kaleminden çıkmış üç kopyası vardır.

1. Paris Bibliotheque National Suppl. Turc No. 693 Nüshası. (Fatih Sultan Mehmed'e sunulmuştur. Müellif nüshasıdır.)

2. Fatih Millet Kütüphanesi Ali Emiri No.79 nüshası (Müellif hattıyladır.)

3. Istanbul Universitesi İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Kütüphanesi No:35 Nüshası (Geç Döneme aittir, eksiktir.

Eser 10. Yüzyıl Islam Cerrahi Ebu'l-Kasım Zehravi'nin (ölm.1013) Tasrif eserinin 30. Cildinin tasnifini aynen almış ve yararlanmıştır. Cerrahiyyetü'l-Haniyye alet ve çizimleri cerrahi müdahale resimleri içerir. Üç kitaptan oluşur.

Bu kitaptaki bölümler:

L.Kitap 57 bölümdür. 54 tedavi resmi, 11 alet ve dağlama tedavi çizimi vardır.

II. Kitap 98 bölümdür 58 tedavi resmi 141 alet ve kesi ve çıkarma resmi vardır. III Kitap 36 bölümdür 24 tedavi resmi ve 11 alet resmi vardır.

Erin tipki asim ve viri yazı transkripsiyon) basımı Türk Tarih Kurumu'nca 1993 yılında yapılmıştır.














Dünyamızı Değiştiren Hastalıklar

 Atölyemizde geçici olarak temin edilen *Dünyamızı değiştiren 12 hastalık* kitabındaki hastalıkları takdim ediyoruz. Kitap her hastalığın sürecini, mücadeleyi ve sonrasını anlatıyor.

1- Miras hastalık Hemofili,

2- İrlanda patates mantarı,

3- Kolera,

4- Kenekli canavar Çiçek,

5- Hıyarcık vebası,

6- Büyük çiçek hastalığı,

7- Frengi,

8- İnsanlığın belası verem,

9- Sıtma,

10- Sarı humma,

11- Grip,

12- 20. Yüzyılın vebası AIDS.


*Sakinşehir Güdül Şifa Yolu Projesi* hazırlıkları devam ediyor. Projede eğitimler ve arazi programları olacaktır.



#ŞifaYolu #SGPTurkiye

#BeslerŞifaAtölyesi

#YeşilOrmanOkulu

#TıbbiveAromatikBitkiler #aromaterapi #Fitoterapi

ŞİFALI İÇECEKLER

Hiç yorum yok 0

Su ve süt başlıca içecek olup diğerleri hakkında kısa bilgiler vereceğiz. Hayatımızda 10 içecek oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazımızda ayran, çay, boza, salep, şerbetler, şıra, Türk kahvesi, şalgam ve turşu suyu hakkında bir makaleyi sizinle paylaşacağız.

AYRAN

Türk kültüründe süt ve ürünleri daima önemli besin kaynaklarından olmuştur. Yüksek protein, kalsiyum ve fosfor içermektedir. Yoğurt gibi fermente bir üründen elde edilmesi ise probiyotik bakteri içeriğine sahip olduğunun göstergesidir M.S. 552- 745 yılları arasında hüküm süren Göktürklerin, ekşiyen yoğurdun ekşiliğini azaltmak için üzerine su eklemelerinin, dünyanın ‘tesadüfen’ ayran ile tanışmasına yol açtığı düşünülmektedir. Ayran sözcüğü ise tarihte ilk defa Divan-i Lugat-it Türk eserinde ‘sütten elde edilen içecek’ olarak kullanılmıştır. Türk Gıda Kodeksi Fermente Sütler Tebliği’nde ise, yoğurda su katılarak veya kuru maddesi ayarlanan süte yoğurt kültürü ilave edilerek, içilebilir kıvamda hazırlanan fermente ürün olarak nitelenmektedir.

ÇAY

Çay bitkisinin (Camellia sinensis) yaprak ve filizlerinin soldurma, kıvırma, oksidasyon ve kurutma işleminden geçirildikten sonra sıcak suyla elde edilen demi çay olarak tüketilmektedir. Çay ile şeker, limon, karanfil, nane gibi eklemeler yapılabilir.

BOZA

Tatlı (Arnavut) Bozası ve Ekşi (Tatar) Bozası olarak 2 çeşidi vardır. Meşhur İstanbul- Vefa Bozacısı, Ankara- Akman Bozaları, Eskişehir- Karakedi Bozacısı örnek verilebilir. Kendine has üretilen boza genelde ılık şekilde üzerine leblebi ve tarçın eklenerek tüketilir.

SALEP

Salep, içecek olarak tüketiminin yanında dondurma ve muhallebilerde katkı maddesi olarak da kullanılmaktadır. Salep içeceğinin hazırlanışı şu şekildedir; saf toz salep toz şekerle karıştırılır, daha sonra soğuk sütün içerisine yavaşça ilave edilir, bir yandan da karıştırılır. Sürekli karıştırılarak pişirilmesi gereken salep, üzerinde köpük oluşmaya ve kendine has yoğun bir kıvam almaya başlayınca ocaktan alınır. Sıcak olarak içilen salep, üzerine toz tarçın serpilerek servis edilir.

ŞERBETLER

Yüzyıllardan beri, yemeklerin yanında, hastalıklarda ve ferahlamak için tüketilen şerbetler; günümüzde meyve suları ile asitli ve şekerli içeceklerin yerini alabilecek; en az bir meyvenin temelini oluşturduğu, bol baharatlı ve lezzetli içeceklerdir. En meşhur şerbet demirhindi ile kızılcıktır. Şerbet yapımında bal, gül yaprakları, meyveler, baharatlar, kuruyemişler ve bunların karışımları yaygın olarak kullanılmaktadır. Osmanlı döneminde tüketilen şerbet çeşitleri; lohusa, bal, gül (gülsuyu), badem, çilek, dut, gelincik, kavun çekirdeği, kayısı, keçiboynuzu, koruk, kuru üzüm, mandalina, menekşe, mevlit, meyan, nar, portakal, sirkecübün (bal ve sirke), şeftali, tah, tarçın, turunç, üzüm, vişne, zambak, nilüfer, limon, nane, demirhindi ve kızılcık şerbetleri olarak derlenebilir. Şerbetler bazen hoşaf, komposto gibi içeceklerle bir tutulabilir.

ŞIRA

Üzümden ve elmadan elde edilen, soğuk içilen, alkolsüz, hafif ekşi ve tatlı bir içecektir. Yaş üzüm, kuru üzüm ve elmadan yapılan şıralar en yaygın çeşitleridir. Şırada bir miktar tortu oluşur ve meyve suları gibi berrak bir görünüme sahip değildir.

KAHVE

Genel olarak 14. yüzyılda bir içecek olarak tüketilmeye başlanan kahvenin, etimolojisi incelendiğinde; Arapça'da canlandırıcı uyandırıcı anlamına gelir. 14. Yy. ’de keşfinden sonra kahve 15. Yy. sonunda Araplar tarafından Mekke ve Medine’ye ulaşmış buradan da 16. Yy. ’de İstanbul’a getirilmiştir. Osmanlı’nın kültürel olarak gelişiminde de önemli bir role sahip olduğu düşünülmektedir Yapılan çalışmalara göre düzenli kahve tüketiminin, genel mortalite, diyabet, karaciğer hastalığı, Parkinson hastalığı ve diğer birçok kronik hastalığın görülme sıklığını azalttığı yönünde sonuçlara varılmıştır.

ŞALGAM

Siyah (mor) havuç, şalgam, ekşi hamur, tuz, bulgur ununun ve yeterli suyun laktik asit fermantasyonu ile üretilir. Şalgam suyu tüm Türkiye’de de özellikle kebapların, ızgara etlerin yanında sevilerek tüketilen bir içecektir. Adana, Mersin, Hatay ve Kahramanmaraş illerinde oldukça popülerdir.

TURŞU SUYU

Genellikle tam olgunlaşmamış sebzeleri sirke ve/veya limon, kaya tuzu gibi içerikle fermente edilmesini bekleyerek hazırlanır. Fermantasyon sürecine/içeriğine bağlı olarak da probiyotik içerir.

Ezcümle insan için bir çok içecek bulunur. Bu içeceklerin her biri bizim için çok önemlidir. Özellikle çay, ayran ve şerbetler yemek öğünlerinde tüketilir. Fakat fermente olması ve gazlı içecek olmaması hasebiyle şalgam ve turşu suyu yemeklerle tüketilmesi uygun olduğu ifade edilir.

Bu yazıya atıf yapılamaz ve şu makaleden alınmıştır; Süren, T. Ve Kızıleli M.; (2021) Geleneksel Türk İçecekleri, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Turizm Fakültesi Dergisi, Cilt: 24, Sayı: 1, 46-71 61 Erişim; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1512093

 

UDİ HİNDİ YAĞI FAYDALARI ve KULLANIM TARİFİ

Hiç yorum yok 0

🍃 Udi hindi yağı karışımı doğal antibiyotiktir.


🍃 Her hastalık için Allah'ın izniyle Şifa'ya vesile olur.


🍃 Her evde bulunması gerek bir üründür. Şiddetle tavsiyemizdir.


🍃 Udi hindi yağı hücre yenileyicidir.


🍃 Udi hindi yağı kullanılan alanlar:


👉İdrar tutukluğu

👉İdrar kaçırmaları,

👉İdrar yolu enfeksiyonu,

👉Balgam,

👉Gut, 

👉Karaciğer ve safra kesesi ağrıları, 

👉Kansızlık

👉Farenjit,

👉Karaciğer temizleyici

👉Hepatit B,C 

👉Kaşıntı,

👉Egzama ve sedef,

👉Mantar,

👉Kurp,

👉Sarılık,

👉Gastrit,

👉Ülser

👉İltihap kurutucu,

👉Bağırsak macunu,

👉Kolit

👉İdrarda zorluk 

👉Kanlı idrar

👉Dalak hastalıkları

👉Küçük çocuklarda solucan ve şerit 

👉Bronşit

👉Öksürük 

👉Balgam

👉Solunum yolu rahatsızlıkları

👉Tüm onkolojik rahatsızlıklarda (kanser) için kullanılır.


UDİHİNDİ KULLANIMI

1. Azıcık bileğe yağ sürülüp 15 20 dakika beklenecek. Kızarma, şişme vs. yoksa içilmeye başlanır.

   

2. Sabah akşam mümkün mertebe aç karnına 1 tatlı kaşığı içilecek, üstüne hemen bir şey yenmeyecek.


Eğer aç içemezler ise yemekten 2 saat sonra içilecek.


Çok zorlanarak içiyorlar ise sabah 1 yemek kaşığı içilecek.


3. Korona hastası olanlar.

Bu yağı gün de 3 kere 1 tatlı kaşığı ile içecekler.

 

Yine günde 3 kere;

1 cay kaşığı zencefil

1 cay kaşığı zerdeçal

1 cay kaşığı çörek otu

1 çay kaşığı udi hindi tozunu koyup üzerine ev yapımı elma sirkesini koyacaklar. Hepsinin toplamı yarım çay bardağı kadar olacak.


Gün içinde bol bol ev yapımı elma sirkesi, limon suyu, sarımsak, soğan yenilecek, kekik çayı içecekler.







© www.beslersifa.com | Her hakkı sağlıklıdır.
Coded by @suleymancetinx | ile yapılmıştır.